ÖSYM VE KPSS SKANDALLARI İLE İLİŞKİN CHP GRUBUNCA VERİLMİŞ OLAN ARAŞTIRMA ÖNERGESİNDE CHP GRUBU ADINA YAPILAN KONUŞMA 14 EKİM 2010

BAŞKAN - Grup önerisinin lehinde Engin Altay, Sinop Milletvekili.

Sayın Altay, buyurun efendim.

ENGİN ALTAY (Sinop) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, ben bu Parlamentoda sekiz yıldır müteaddit defalar konuştum. Bugün yaptığım konuşma insani ve vicdani açıdan beni en çok inciten, rahatsız eden bir konuyla ilgili. Bunu peşinen belirtmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, otuz altı yıllık itibarı geçtiğimiz aylarda sıfırladık. Yani 1974'te ÜSYM, 1981'de de ÖSYM olarak, Yükseköğretim Kuruluna bağlı olarak çalışan ve bir yılda yaklaşık kırk civarında sınav yapan, ALES gibi, TUS gibi, ÜDS gibi, hâkimlik, kaymakamlık, mali müşavirlik sınavları gibi, YGS, LYS gibi, her yıl 7,5 milyon insanın kaderini belirleyen bir kurum maalesef kirlenmiştir. Bundan büyük bir üzüntü duyuyorum.

Bütün sınavların olmazsa olmazı sayın milletvekilleri, geçerlilik ve güvenirliliktir fakat artık ÖSYM'yle ilgili yapılan iş ve işlemlerde ne geçerliliğinden ne güvenilirliğinden bahsetmek mümkün değildir.

Şimdi, sayın milletvekilleri, bu işin bir sorumlusu olması gerekmiyor mu? Oradaki bir memurun istifasıyla bu sorun sumen altı mı edilecek? Kuruluş kanunu olmayan fonksiyonel bir kurum. ÖSYM kimin uhdesinde? Yükseköğretim Kurulunun uhdesinde. ÖSYM başkanının görev, yetki ve sorumluluk içinde çalışması lazım. Görevse görevi var, sorumluluksa sorumluluğu var ama kanuna dayalı bir yetkisi yok. Böyle bir şey olabilir mi? Baştan beri büyük bir yanlıştır bu.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; vicdanlarınıza sesleniyorum. Biz bu olayı geçiştiremeyiz. Bu olay sadece 280 bin öğretmen adayının umutlarıyla ve geleceğiyle oynamanın -kaldı ki bu bile çok büyük bir ayıp- ötesinde, sizin devleti bütün kurum ve kurallarıyla kendi ideolojik kalıbınıza dönüştürme eylemidir diye düşünüyorum. Böyle olmadığını bugün alacağınız kararla zaten ya tasdik edeceksiniz ya böyle olmadığını yüce Türk milletine ispat edeceksiniz.

Sayın milletvekilleri, haddim olmayabilir ama ben size Anayasa'mızın 81'inci maddesindeki yemin metnini tekrar hatırlatmak istiyorum, hepimizin yaptığı şeref andını size tekrar hatırlatıyorum. Bugün itibarıyla bana göre, burada alacağımız kararla bu andı ya çiğnemiş olacağı ya çiğnememiş olacağız. Yüce Meclis bu durumu bugün sağduyunuzla alınacak bir kararla ya kurtaracak ya da bu olay parlamenter sistemimizde kara bir leke olarak tarihteki yerini alacaktır. Döneminizde Futbol Federasyonundan Pancar Ekicileri Kooperatifleri Birliğine, sanayi ticaret odalarından yüksek yargıya kadar bütün kurumları belli bir ideolojik kalıba sokmak derdinizin önünde KPSS'yi bir engel olarak görüyor idiyseniz onu bilemem.

Sayın milletvekilleri, 1999'da DMS, 3 Mayıs 2002'de de Kamu Personeli Seçme Sınavı (KPSS) sistemimize yerleşmiş ve çok doğru da yapılmıştır. Bu vesileyle merhum Bülent Ecevit'i rahmetle anmayı da bir görev sayıyorum. Sayın milletvekilleri, böylece Anayasa'nın 70'inci maddesi uzun zamandan sonra ilk defa geçerlilik kazanmıştır.

 

Bakın, 70'inci maddeyi hatırlatmak isterim: "Her Türk, kamu hizmetlerine girme hakkına sahiptir. Hizmete alınmada, görevin gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir ayırım gözetilemez." Madde 70. Siz ÖSYM'nin kirlenmesine seyirci kalarak tekrar bu maddeyi delip kamu alımlarında başka düşünceleri, başka ideolojik gerekçeleri ortaya koyacak, ona göre iş tutacaksanız onu bilemem ama KPSS, Türkiye'de kısmen de olsa partizanlığa, siyasi nüfuza, torpile, eş dost, yandaş kayırmacılığına son verilmesini amaçlamıştır ve 2009'a kadar da bu kısmen yürümüştür ancak, ta ki 2009'daki Polis Meslek Yüksekokulu sınavlarına kadar.

Sayın milletvekilleri, bu sınavlarda, ilk defa 2009'da Polis Meslek Yüksekokulu sınavlarındaki sorular malum bir cemaate yakınlığıyla bilinen bir dershanede öğrencilere -100 sorunun 85'i- deneme sınavı olarak uygulatılmış, tatbik edilmiş ve bu açığa çıktıktan sonra bildiğiniz sonuçlar yaşanmıştır ve şimdi 2010 KPSS Eğitim Bilimleri Sınavı'nda kabul edilemeyecek, hiçbir şekilde göz yumulamayacak bir rezalet, bir trajedi yaşanmıştır. Şimdi, 350 kişinin tam puan aldığı ve bunların 20 tanesinin de ya evli ya kardeş olduğu ve 3.200 kişinin 100 ve üstünde puanlarla, bu Kamu Personeli Seçme Sınavı'nın eğitim bilimleri sorularının bir organizasyonla, 99'daki gibi ÖSS kitapçığının çalınması şeklinde değil, bilinçli bir organizasyonla, içeriden dışarıdan, Hükûmetten, oradan buradan bir organizasyonla ÖSYM'nin ve KPSS'nin kirlendiği apaçık ortadadır. Diyebilir ki burada arkadaşlar: "Efendim, 2 Mayıs 99'da da ÖSS kitapçığı çalınmıştı." Doğrudur. O adi bir hırsızlık olayıdır, adli bir vakadır ama bu ideolojik bir vakadır; bunu söylüyorum. Nitekim 99'da ÖSS kitapçığı çalındığında, sınavlar biliyorsunuz bir ay ertelendi ve hak, hukuk, adalet ifa edildi. Şimdiki manzara bu değildir.

Normalde böyle bir olay Sayın Başbakanın ve Hükûmetin değerli üyelerinin -Hükûmet gene yok- her vesileyle söyledikleri, hamaset yaptıkları, bu "ileri demokrasi" dedikleri ülkelerde bırakın bakan götürmeyi, başbakan götürecek bir olaydır. Şimdi, bizde ilgili memurun -bana göre ÖSYM Başkanı ilgili memurdur- istifası sanki yeterli gibi görülüyor. Asıl sorumlu Yusuf Ziya Özcan da Ünal Yarımağan istifa etmeden bir gün önce, şimdi oraya atanan memurla çekip baş başa bir görüşme yapıyor. Bu nasıl rezalettir böyle? Adam daha istifa etmemiş, bir soruşturma tamamlanmamış. Böyle bir şey olabilir mi?

Bakın, buradan söylüyorum: Bu bir rezalettir, bu bir hukuk ayıbıdır, bu bir skandaldır. Türkiye Büyük Millet Meclisi, skandalları seyretme yeri değildir. Bu işin, bu rezaletin, Yusuf Ziya Özcan yönetsel ve idari sorumlusudur. Hükûmet bu rezaletin siyasi sorumlusudur ve bu Parlamento bu işin anayasal teminatı ve sorumlusudur. Dünyanın hiçbir ülkesinde apaçık ortaya çıkmış bir rezaleti seyreden, bunu yok sayan, buna seyirci kalan bir parlamento ben görmedim. İnşallah, inanıyorum ki bugün değerli oylarınızla, basiretinizle, iradenizle bu Meclis araştırmasının açılması yönündeki eğiliminizle, Parlamento bu gibi pisliklere, çirkinliklere seyirci kalmadığını, kalmayacağını hem Türkiye kamuoyuna hem de dünya kamuoyuna gösterecektir.

Şimdi, sayın milletvekilleri, bu rezaletin mağduru sadece 280 bin atama bekleyen öğretmen değil, bundan sonra ÖSYM'de TUS, ALES, hâkim-savcılık, mali müşavirlik, yüksek öğretime giriş sınavına girecek yıl çarpı 7,5 milyon insan artık mağdurdur. Kim ÖSYM'ye güvenecek?

Bakın burada söylüyorum: Kişisel hiçbir husumetim yok, ama ehliyet, liyakat bakımından o makama yakıştıramıyorum. Yusuf Ziya Özcan orada oturduğu müddetçe ÖSYM'nin güvenilirliğinden, geçerliliğinden, hakkaniyetinden söz etmek imkânı Türkiye'de ve dünyada kalmamıştır. Şimdi çözüm, Hükûmetin, bir kere, burada olmayan, hoş orta yerde de olmayan Hükûmetin her sabah kalkınca namazdan sonra Anayasa'nın 70 ve 49'uncu maddelerini ve her akşam yatsıdan sonra Anayasa'nın 70'inci ve 49'uncu maddelerini mutlaka ikişer defa okumaları lazım.

MUHARREM İNCE (Yalova) - Suyunu içseler…

ENGİN ALTAY (Devamla) - Şimdi, bakın Türkiye üst kurul enflasyonu, cenneti yaşıyor. Yani, her şeyin bir üst kurulu var ve müthiş bütçeleri var bunların. Tütün Alkol Piyasasını Düzenleme ve Denetleme Kurulundan Tuz Kuruluna kadar. Peki, şimdi böylesi, 7,5 milyon insanı, dolayısıyla Türkiye'yi geleceğe taşıyacak kamu yöneticilerini belirleyen bir sistemin, böyle YÖK'ün kenarına monte edilmiş bir sistemle bu işin yürütülebilmesi mümkün müdür? Yani, bunun üst kurullar gibi, ÖSYM'nin tamamen yönetsel ve bütçesel olarak özerk bir kurul olması lazım. Siyasetin tasallutuna maruz kalmayacak bir kurul olması lazım sayın milletvekilleri…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUHARREM İNCE (Yalova) - 70'inci maddeyi okumasalar da, suyunu içsinler evvela.

BAŞKAN - Sayın Altay, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun efendim, lütfen.

ENGİN ALTAY (Devamla) - Sayın Başkanım, iki dakika rica ediyorum, önemli bir konudur.

Şimdi, bunun adı yine ÖSYM olur USYM olur, ama bunun böyle olması lazım. Bunu böyle yapmak da ne Hükûmetin görevidir ne YÖK'ün, bunu böyle yapmak Parlamentonun görevidir.

Şimdi, daha vahimi şudur, buna çok güldüm, şimdi siz de gülersiniz: Sayın Millî Eğitim Bakanımız şöyle bir açıklama yaptı: "Efendim, bundan sonra öğretmen alımlarını biz Eğitek olarak yapacağız." Millî Eğitim Bakanlığına bağlı bir Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğü vardır, bu SBS'leri falan yapar. Şimdi, bir kere, Eğitek'in böyle bir donanımı yok da demek ki Millî Eğitim Bakanı ÖSYM'nin artık güvenilir ve geçerli bir kurum olmadığını kabul etmiş oluyor. Peki, öğretmen

alımlarını Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğüne yaptırdık. Peki, hâkim adayları, kaymakam adayları, mali müşavir adayları, üniversite sınavına girecek gençlerimizi ne yapacağız? Yani Sayın Bakan âdeta tuz kokmuşken etin peşinde. Sayın İnce bugün de söyledi, ortada kokmuş bir tuz var, eti bırakın. Bu işe seyirci kalan bir Parlamentoyu tasavvur hakikaten edemiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ENGİN ALTAY (Devamla) - Sayın Başkanım, bitiriyorum.

BAŞKAN - Sayın Altay…

ENGİN ALTAY (Devamla) - Bitiriyorum, teşekkür ediyorum Sayın Başkanım, hemen bitiyorum.

BAŞKAN - Sayın Altay, hatipsiniz, güzel, saatlerce konuşursunuz da konu anlaşıldı yani yeni bir kurum kurulmasını söylüyorsunuz.

ENGİN ALTAY (Devamla) - Hemen Başkanım, bitirdim zaten.

BAŞKAN - Teşekkür cümlenizi alayım, buyurun.

ENGİN ALTAY (Devamla) - Sağ olun Sayın Başkanım.

Şu anda Türkiye, hâlen görev ifa eden, ÖSYM'ye güvenmediğini açıkça ilan bir Millî Eğitim Bakanıyla da karşı karşıyadır.

Sayın Başkan, şu notu atıyorum, bu da önemliydi: Bakın, toplumsal trajediye dönüşen bu sorun sadece 2010 yılında 14 intihar vakasına yol açmıştır. (Çorum Milletvekili Ahmet Aydoğmuş'un telefonla konuşması)

Ayıp ya! "Bir şey değil." diyorsun ya! Çok teessüf ederim. Tutanaklardan da isminizi alacağım, bunu Türkiye'ye ilan edeceğim. 14 tane intihar vakasına "Bir şey değil." diyen bir milletvekilinden de utanıyorum. Buna seyirci kalan Parlamento, milletin parlamentosu olamaz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)