SEÇİM KANUNU 7 NİSAN 2010

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 490 sıra sayılı Kanun Teklifinin 29 uncu maddesi ile değiştirilen 2839 sayılı Kanunun 21 inci maddesinin son fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.


Engin Altay (Sinop) ve arkadaşları

"Bağımsız adaylık için başvuranlar, en yüksek derecedeki Devlet memuruna brüt bir aylığının dörtte biri kadar parayı ilgili mal sandığına emaneten yatırıp makbuzunu milletvekili seçilebilmek için gerekli başvurma belgelerine eklerler."
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya)
- Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Engin Altay, Sinop Milletvekili.

Buyurun Sayın Altay. (CHP sıralarından alkışlar)

ENGİN ALTAY (Sinop) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Anlıyorum ki bu saatte Genel Kurulun böyle bir kanun için burada mesai harcaması size de çok doğru ve mantıklı gelmiyor.

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş)
- Geliyor canım!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Geliyor, geliyor ki herkes burada.

ENGİN ALTAY (Devamla) - Sayın milletvekilleri, yani Allah için konuşun, geçen hafta perşembe günü saat üçte bu Meclis kapandı, gündüz üçte. Niye kapandı? Şu anda gecenin ikisinde
burada sağladığınız çoğunluğu sağlayamadınız, şu Parlamentoyu kapattınız. Dün sabah dört buçuğa kadar... Bugün de muhtemelen öyle olacak. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu yani böyle bir yasama anlayışı, böyle gayriciddi bir mantık, yaklaşım...

Ben bu Parlamentoyu çocuk yaşımdan beri izlerim yani siyasete hevesli olduğumuz için hep izledik. Biraz önce, son iki saattir yaşananları şurada oturduğum yerde izlerken... Eminim siz de üzüldünüz, hiç hoş bir şey değil.
Biraz önce Sayın Kafkas bir şeyler söyledi. Bilinmelidir ki, bu Parlamentonun şu sıradan bu tarafı millet iradesinin buraya yansıması da şu sıradan bu tarafı başka bir iradenin yansıması değil. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen...

ENGİN ALTAY (Devamla) - Orası da ne kadar millet iradesinin yansımasıysa, orada öyle. Siz, orayı da gördünüz, burayı da gördünüz. Ama, yakın siyasi tarihimizde, böyle "çoğunluk şımarıklığı" mı diyelim, ne diyelim, buna düşenlerin siyasi sonlarını Türk milleti de bilir, aslında siz de bilirsiniz.

Bakın, sayın milletvekilleri, Anayasamızın "Başlangıç" bölümünün sanıyorum üçüncü paragrafında şöyle hüküm vardır: "Kuvvetler ayrılığı, devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmez. Belli devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibarettir." der ve devamında der ki: "Medeni bir iş bölümü ve iş birliğidir." "Üstünlük bir şeyde aranacaksa Anayasa'da aranır, kanunlarda aranır." der.

Bunu şunun için söylüyorum: Şimdi, Seçim Kanunu görüşüyoruz. Bu ülkede parlamenter demokrasi üç sacayak bacağı üzerinden idare edilen bir sistemdir. Sayın milletvekilleri, hepimiz köylü çocuğuyuz, "sacayak" deriz biz; üç ayaklı bir şeydir, altında ateşi yakarsın, üstüne kazanı koyarsın, bir şeyler pişirirsin, su ısıtırsın, vesaire, vesaire. Şimdi, bu sacayağının bir ayağını kırdığınız zaman onun üstünde bir daha aş pişiremezsiniz. Şimdi, yasama, yürütme ve yargı... Şimdi, getirmek istediğiniz Anayasa değişikliğiyle niyetinizi, zihniyetinizi, çeşitli vesilelerle siyasi parti genel başkanları da bizler de söylüyoruz -onu konuşmuyorum- ama yahu, bir yürütme organının bir yasama organını bu kadar, böyle zapturapt altına alıp yasamanın yürütmenin bir manivelası hâline çevrildiği bir parlamento dünyada da yoktur.

Elbette, yani Hükûmetin mensubu olduğu partinin milletvekili olarak tabii ki Hükûmetinizden gelen kanun tasarılarını ya da Hükûmetinizin istediği çerçevede kanun tekliflerini vererek burada bir yasama işi göreceksiniz, bunda bir tereddüt yok. Ama şu iki saattir yaşananlar yani dün gece dört buçuğa kadar burada oturmak, kanun yapmak -bana göre bir sürü eksiği, gediği de var- caiz midir? Günahtır. Böyle bir şey olmaz. İşte bu yanlış. (Gürültüler)

SUAT KILIÇ (Samsun)
- Fetva makamı mısın?

ENGİN ALTAY (Devamla) - Bu yaptığınız, bak şu tavır, işte o çoğunluk şımarıklığı diyorum ya, bu, odur. O sırıtmalar falan odur, o sırıtmaları, sonra ben bu gözlerden birer, ikişer damlaları akıtan siyasetçileri gördüm bu ülkede. Bu şımarıklığı yapmayın bence. Şurada laf konuşuyoruz, kanunla ilgili de konuşacağız.

BAŞKAN - Sayın Altay, lütfen...

ENGİN ALTAY (Devamla) - Şimdi, sayın milletvekilleri, seçimleri konuşuyoruz.

Başkanım, iki dakika ek süre verir misiniz bana?

BAŞKAN - Vereceğim bir dakika ek.

ENGİN ALTAY (Devamla) - Yani ikisini bir alayım da!
Şimdi, seçimle ilgili birkaç not aldım ama...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN
- Sayın Altay, iki dakika veriyorum.
Buyurun.

ENGİN ALTAY (Devamla) - Evet, teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi arkadaşlar, seçim demokrasinin mihengidir. Seçim olmasa demokrasi olmaz. Demokrasiyi bir şeyle ifade edeceksek seçimle edeceğiz. Ama seçim sürecinde insanların karşısına çıkıp -hangi dille olursa olsun o beni ilgilendirmez- insanlara bir şeyler vadedeceksiniz, insanların güvenine mazhar olacaksınız, şu ya da bu şekilde, kandırarak, aldatarak, yalan söyleyerek, yanlış söyleyerek ya da doğru söyleyerek insanların güvenine mazhar olacaksınız, insanlardan bir yetki alacaksınız ve sonra o yetkiyi o insanların aleyhine kullanacaksınız. Bu olmaz ya da bugün Genel Kurulda söylediğim gibi beş mitingde, Gaziantep'te, Samsun'da, Adana'da, İzmit'te

İnsanların umuduyla oynayıp "Biz iktidar olunca bütün işsiz öğretmenleri işe alacağım." diyeceksiniz, sekiz yıl sonra da işsizlik patlaması yapacaksınız. Bu kadar insanın yüzüne nasıl bakacaksınız? Aslında bu kanuna bence bir şey koymak lazım; demek lazım ki kardeşim, seçim kampanyasında halka vaat ettiklerini gerçekleştiremeyenler, noterce bunun tespiti hâlinde, bir sonraki seçimde aday olabilemez diye bir kanun... Koysanıza buraya! (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Yaa!. Yaa! Yaa!

Şimdi, "Seçim" dersiniz... Eskiden, ben çocukken seçim kamyonları vardı, "nafa" derdik biz, peşinden koşardık. Benim biraz gençlik yıllarımda seçim asfaltları vardı. Bunlar biraz, hani, yani devlettir mevlettir... Yahu şimdi sizle birlikte... (AK PARTİ sıralarından gülüşmeler, alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Altay, teşekkür ediyorum.

ENGİN ALTAY (Devamla) - Teşekkür etmek için Sayın Başkan...

BAŞKAN - İki dakika verdim zaten Sayın Altay!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Başkanım bir dakika daha verin.

ENGİN ALTAY (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sizle birlikte kamyon, asfalt işi bitti. Daha üzücü bir şey var: Şimdi seçim torbaları, seçim poşetleri var. Sosyal devlet olmak tabii güzel bir şey, olması gereken bir şey ama sosyal devlet aç açık bırakmaz da... (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

SUAT KILIÇ (Samsun) - Yakakent-Gerze yolundan bahset Engin Bey.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lüften...

ENGİN ALTAY (Devamla)
- "Geçen sene 10 tane aç doyuruyordum, şimdi 15 tane doyuruyorum." diye övünen devlet sosyal devlet olamaz. O devlet, olsa olsa, tarlaları kurutan, fabrikaları kapatan, milleti ezen, ülkeyi soyan devlet olur.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. [(CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından alkışlar (!)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Altay.