ÖĞRETMENLER GÜNÜ ÜZERİNDE GÜNDEM DIŞI KONUŞMA 26 KASIM 2008


Gündem dışı ilk söz, 24 Kasım Öğretmenler Günü münasebetiyle söz isteyen Sinop Milletvekili Engin Altay'a aittir.
Sayın Altay, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)


KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, tutumunuz hakkında söz istiyorum.


ENGİN ALTAY (Sinop) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri...


BAŞKAN - Şu anda kürsüde bir milletvekili arkadaşımız var. Lütfen... Buyurun Sayın Genç, sonra görüşürüz.


KAMER GENÇ (Tunceli) - Bu kadar keyfî hareket etmeye hakkın yok bu Mecliste.


ENGİN ALTAY (Devamla) - Sayın Başkan, sürem bitiyor, zaten beş dakika.


BAŞKAN - Buyurun.


ENGİN ALTAY (Devamla) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Malum geçtiğimiz pazartesi günü 24 Kasım Öğretmenler Günü idi, pazartesi Genel Kurulumuz olmadığı için bugün bir öğretmen olarak konuyla ilgili söz aldım.
Aydınlanma devriminin yılmaz ve fedakâr savaşçıları, bir modernleşme projesi olan cumhuriyetimizin mümtaz mimarları, Büyük Atatürk'ün meslektaşları sevgili öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler Günü'nü kutluyor, tüm öğretmenlerimizin önünde saygıyla eğiliyorum. Ancak bilinmelidir ki öğretmenlerimiz Hükûmetinizin uyguladığı ekonomik politikalar neticesinde bir sefalet ücretine mahkûm edilmişlerdir. Öğretmenlerimiz mutsuz ve inançsızdır ve öğretmenlerimiz ideallerinden koparılmıştır.
Sayın milletvekilleri, pazartesi günü televizyonlarda öğretmenlerimizin içinde bulunduğu ekonomik şartlarla ilgili çok çeşitli programlar yapıldı, bunları izlediniz, bunlara ayrı ayrı girmek istemiyorum ama dün iktidar partisinin bir sayın milletvekili burada günün anlamı ve önemiyle ilgili konuşurken şöyle bir şey söyledi: "Fedakâr öğretmenlerimizin hak ettiği yere gelmesi için daha çok çalışmalıyız." dedi. Elinizden tutan mı oldu? Altı yıldır öğretmenlerimizin içinde bulunduğu şartların iyileştirilmesi konusunda bir şey yaptınız da biz muhalefet partisi olarak karşısında mı durduk sayın milletvekilleri? Dört yıldır hem Sayın Başbakanın hem Sayın Bakanın ısrarla söylediği bir şey var: "100 bin derslik yaptık, 100 bin derslik yaptık, 100 bin derslik yaptık." E, yani yaptınız da şimdi sizin istatistiklerinize bakıyoruz bu 100 bin dersliği biz göremiyoruz.


AHMET YENİ (Samsun) - 100 binden fazla, fazla.


ENGİN ALTAY (Devamla) - Sadece Sayın Bakanın seçim bölgesinde -Sayın Bakan çıksın söylesin ama resmî belgeyle söylesin- devraldığı Türkiye'de derslik başına düşen öğrenci sayısı kaçmış, şimdi kaç? Ama rica ediyorum, resmî belgelerle söylesin.
"Eğitime en büyük bütçeyi ayırdık..." En büyük bütçeyi ayırdınız, doğru. Yani Millî Eğitim Bakanlığı büyük bir camia, öğretmeniyle, destek personeliyle, yöneticileriyle ama Sayın Bakan biraz sonra çıkacak, hem de yirmi dakika konuşacak. Ama lütfen belgeyle konuşsun. Sayın Bakan desin ki: "Bizim 1998-2002 arasında, diliminde Millî Eğitim Bakanlığı yatırım bütçesindeki oranın konsolide bütçeye oranı bizim dönemimizden azdı." deyiversin. Bunu derse ben Sayın Bakanın önünde şapka çıkaracağım. Ama 1998-2002 arasındaki yatırım bütçesinin konsolide bütçeye oranıyla, 2003-2008 arasındaki oranı Sayın Bakan samimiyetle burada lehte konuşabilsin.
Okullaşma oranı en çok övündüğünüz bir olaydır ki, burada da istatistikler sizi yalanlamaktadır. Bugün itibarıyla ilköğretimde çağ nüfusunun 800 bin öğrencisi sistem dışındadır. Sayın Bakan çıksın "Çağ nüfusunda 800 bin sistem dışında öğrenci yok." desin.
"Haydi Kızlar Okula Kampanyası" diye Türkiye'yi pankartlarla donattınız. Sayın Bakan çıksın "Çağ nüfusunda olup da, okullaşma içinde olmayan 800 bin öğrencinin yüzde 60'ı kız öğrenci değildir." desin. Şimdi, bunları diyemiyorsak bir sorun vardır.
Sayın milletvekilleri, öğretmene saygı el öpmeyle gösterilmez. Okullardaki kadrolaşma anlayışı bütün okullarımızın olumlu ve ılımlı iklimini bozmuştur. Öğretmeniyle, yöneticisiyle, zaman zaman olabilir ama en çok yöneticisiyle, öğretmeniyle, yani personeliyle mahkemelik olan bakanlık da Millî Eğitim Bakanlığımızdır. Öğretmenleri "düz, uzman, baş" rütbeleriyle kategorize etmek, bunu ederken de kota koymak... Yani bütün öğretmenlerin ancak yüzde 20'si uzman öğretmen olabilir, bütün öğretmenlerin ancak yüzde 10'u başöğretmen olabilir diye de bir kota koymak hiçbir eğitim bilimiyle izah edilemez.
Ve öğretmenleri yine "sözleşmeli, kadrolu, usta, ücretli, vekil, kısmi zamanlı usta öğretici" diye ayırmak da hiçbir eğitim anlayışıyla açıklanamaz sayın milletvekilleri.
5 milyon 600, yani 5,6 yeni kuruş ek ders ücreti alıyor öğretmenler. Üç yıl önce "10 milyon yapacağız." diye buradan söz verdiniz, tam üç yıl önce "Ek ders 10 milyon olacak." dediniz, bugün hâlen 5,6'dır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)


ENGİN ALTAY (Devamla) - Sayın Başkan, siz de öğretmensiniz, bir iki dakika rica ediyorum.


BAŞKAN - Yok, bir dakika vereceğim Sayın Altay.


ENGİN ALTAY (Devamla) - Öğretmeninizin hatırına Sayın Başkan.


BAŞKAN - Peki, buyur bakayım, öğretmenlerin hakkına bir dakika daha sana.


ENGİN ALTAY (Devamla) - Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bizleri buraya gönderenlerin öğretmenlerimiz olduğunu unutmamalıyız. Eğitimin odağında öğretmen vardır. Eğitim, bir moral ve motivasyon işidir. Kaliteli eğitim demek, nitelikli eğitim demek büyüme ve kalkınma demektir. Niteliksiz eğitim demek, işsizlik ve yozlaşma demektir.
Şimdi bakıyoruz, Türkiye'nin son altı yılında işsizlik büyümüş, toplumda yozlaşma büyümüş. O zaman ben de diyorum ki -Sayın Bakan kusura bakmasın- dönem iktidarınızda eğitimde ciddi bir nitelik sorunu vardır. Resmî Gazete'yi açın, bakın -2008 programını yayınlayan Resmî Gazete'ye bakın- orada da eğitim bölümünde öyle yazar, "Eğitimde nitelik sorunu vardır." der.
Şimdi, Sayın Bakan, sayın milletvekilleri; bu ülkenin 200 bin öğretmeni işsiz. Biyoloji öğretmenimiz Zonguldak'ta maden ocağında çalışıyor, matematik öğretmenimiz Mahmutpaşa'da çamaşır satıyor, türkçe öğretmenimiz Kızılay'da simit satıyor, felsefe öğretmenimiz para verip kitap alamıyor, kendini geliştiremiyor, sınıf öğretmenlerimiz ve cümle öğretmenlerimiz sene de yirmi gün tatil yapamıyor, tarih öğretmenimiz sinemaya gidemiyor. Öğretmenlerimiz geçinemiyor, öğretmenlerimiz aç, öğretmenlerimiz mutsuz.
Ben burada Milletvekili olarak tüm öğretmenlerimizden özür diliyorum. Temenni ediyorum ki Sayın Bakan da çıksın, tüm öğretmenlerimizden özür dilesin.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)


BAŞKAN - Teşekkür ederim.